Küresel piyasalarda ticaret savaşlarına ilişkin riskler ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışları gelişmekte olan ülke merkez bankalarının da sıkı para politikası uygulamasını beraberinde getirdi.
Bu gelişmelerin yanı sıra yurt içinde enflasyonun yüzde 10’un üzerinde kalması ve döviz kurlarındaki sert hareketler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ilave sıkılaştırmaya gitmesine neden oldu.
TCMB, 23 Mayıs’ta borç verme faiz oranı 300 baz puan artırarak yüzde 13,5’ten yüzde 16,5’e yükseltirken, 28 Mayıs’ta da para politikası operasyonel çerçevesine ilişkin sadeleşme sürecini tamamladı. Merkez Bankası, bu doğrultuda bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını politika faizi olarak belirledi. Banka 7 Haziran’da politika faizini 125 baz puan artırarak yüzde 17,75’e yükseltti.
Artışta hem gelişmiş ülkelerde devam eden finansal koşulların sıkılaşması hem emtia fiyatlarındaki artış hem de yurt içindeki gelişmeleri öne çıkan faktörler olarak gösterildi.
Küresel piyasalarda Fed’in yılın geri kalanında iki kez daha faiz artışı yapacağı tahmini ağırlığını korurken, yurt içinde de enflasyon gelişmelerine bağlı olarak sıkı duruşun süreceği öngörülüyor.
Krediler 9,5 yılın zirvesinde
TCMB verilerine göre kredi ve mevduat faizlerinde son iki yıldan bu yana yükseliş trendi devam ederken, özellikle Merkez Bankası’nın mayıs ve haziran ayındaki faiz artışları da kredi ve mevduat faizlerine yansıdı.
2017 yıl sonunda yüzde 19,5 düzeyinde bulunan ortalama ihtiyaç kredi faiz oranı haziran ayının ikinci haftası itibarıyla yaklaşık 470 baz puanlık artışla yüzde 24,26’ya ulaştı. İhtiyaç kredi faiz oranı hazirandaki yüzde 24,26’lık değerle Ocak 2009’dan bu yana gördüğü en yüksek seviyesine çıktı.
Bankaların en fazla kullandırım yaptığı ticari kredi faiz oranı da bu dönemde yaklaşık 510 baz puanlık artışla yüzde 17,65’ten yüzde 22,74’e yükseldi. Böylece ticari kredi faiz oranı 9,5 yılın zirvesini gördü.
Son altı aylık dönemde kredi türlerinde en fazla artış taşıt kredilerinde yaşandı. Geçen yıl sonunda yüzde 13,95 seviyesinde bulunan ortalama taşıt kredi faiz oranı, haziran ayının ortasında 840 baz puan artış göstererek yüzde 22,37’e ulaştı. Taşıt kredi faiz oranı Ocak 2009’dan bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
Aylık ortalama kredi faizlerine bakıldığında ihtiyaç kredi faiz oranının yüzde 2,02, taşıt kredi faiz oranının yüzde 1,86, ticari kredi faiz oranının yüzde 1,90 seviyesine çıktığı görülüyor.
Mevduat faizleri yüzde 19’a yaklaştı
Sektöründe kredi/mevduat oranının yüzde 120’leri aşması, yurt dışı fon maliyetinin yükselmesi gibi faktörler bankaları fon toplama yarışına girmesine neden oldu. Türk bankacılık sektörünün sendikasyon kredilerini yenileme oranı yüzde 110’u üzerine çıktı. Yurt içinde de enflasyonun çift hanede olması ve döviz kurundaki yüksek seviye tasarruf sahiplerini mevduata daha yüksek faiz talep etmeye yöneltti.
Bankalar fon kullandırımı için hem yurt dışından hem de yurt içinden kaynak temini konusunda yoğun çalışma içinde bulunuyor. Yurt içinde özellikle bazı küçük ve orta ölçekli bankalar, fon bulma konusunda mevduat yarışına girdiği görülüyor. Hoşgeldin faizi, bazı meslek gruplarına özel mevduat oranları gibi kampanyalarla tasarruf sahiplerine yüksek mevduat faizi veriliyor.
Geçen yıl sonunda 1 ve 3 ay vadeli mevduata uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranı sırasıyla yüzde 11,22 ve yüzde 13,85 seviyesinde bulunuyordu. Son 6 aylık dönemde mevduat faiz oranları 1 ay vadeli mevduatta 300 baz puan artarak 14,25’e yükseldi. Aynı dönemde 3 ay vadeli mevduat da 255 baz puanlık artışla yüzde 16,40’a ulaştı.
Fon bulma yarışın nedeniyle sektörde mevduat faizlerinin bazı bankalarda yüzde 19’a yaklaştığı görülüyor.
“Piyasalarda bekle-gör politikası hakim”
Turkey Macro View Consulting Yönetici Direktörü ve Ekonomist İnan Sözer, enflasyonun yükselişinin sürmesi nedeniyle faizlerdeki yükselişin bir müddet daha devamının beklenebileceğini söyledi.
Küresel çapta riskten kaçışa rağmen seçimden sonra Türkiye’de ekonomi politikalarında rasyonaliteye dönüş ümidiyle “bekle-gör” politikasının hakim olduğunu ifade eden Sözer, “Maliye politikasında sahip olunan manevra alanı sürdürülebilir büyümeyi önceleyecek şekilde kullanılırsa, dış politikada öngörülebilirlik artarsa TL cinsi varlıklar için daha olumlu beklentiler ve faizlerde düşüşler gündeme gelebilir. Mevcut konjonktürde yatırımcı algısını renove edecek politika aksiyonları gelene kadar, reel olarak 2001 sonbaharından beri en zayıf seviyesine inmesine ve görece sıkı para politikasına rağmen, TL’de ve kredi-mevduat faizlerinde anlamlı bir iyileşme beklemiyorum.” diye konuştu.