Aydınlık yazarı Ufuk Söylemez, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Ufuk Söylemez, “Yönetim kurullarına soruşturma açılabilir” başlıklı yazısında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’li 11 büyükşehir belediyesine kamusal sermayeli bankaların kredilerinin kesildiği, yeni kredilerin verilmediği, bu yüzden yabancı veya özel sermayeli bankalara yönelmek zorunda kaldıkları açıklaması üzerine bir analizde bulundu.

HUKUKA AYKIRI

Söylemez, Halkbank, Vakıfbank gibi bankaların önemli bir bölümünün aynı zamanda halka açık ve yasalar önünde, diğer özel sermayeli banka mensupları gibi sorumlu olduğunu belirtti. Söylemez, bu bankaların iktidar talimatı ile toplu faiz ve kredi politikaları belirlemeleri ve uygulamaları rekabet hukukuna aykırı olduğunu ifade etti.

İşte Ufuk Söylemez’in o yazısı: 

“Bu konuyu daha önce kamuoyunun bilgisine sunmak istiyordum. Ancak hafta sonu İBB Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarını görünce, daha fazla gecikmeden yazmamın yararlı olabileceğini düşündüm. Konu Kamusal Sermayeli Bankalar (Ziraat, Halkbankası, Vakıfbank vb.). Ekrem İmamoğlu, CHP’li 11 büyükşehir belediyesine kamusal sermayeli bankaların kredilerini kestiklerini, yeni krediler vermediklerini, bu yüzden yabancı ve/veya özel sermayeli bankalara yönelmek zorunda kaldıklarını açıkladı ve kamu bankalarını kınadığını söyledi.

Kamusal sermayeli bankalar, sermayelerinin çoğunluğu kamuya, Hazine’ye ve halihazırda Varlık Fonu’na ait olan bankalardır. Ama bu bankalardan örneğin Halkbankası, Vakıfbank gibi bankaların önemli bir bölümü ise aynı zamanda halka açıktır, hisse senetleri borsada işlem görmektedir.

Yapılan yasal değişikliklerle, kamusal sermayeli bankaların ‘özel hukuk hükümlerine’ tabi olacaklarına karar verilmiştir. Yani kamusal sermayeli bankaların genel müdür, yönetim kurulu başkanları ve üyeleri ile mensupları ‘memur’ statüsünde kamu görevlileri değildirler. Bankalar kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu gibi yasalar önünde, diğer özel sermayeli banka mensupları gibi sorumludurlar. Karlılık ve verimlilik ilkesiyle faaliyet gösterirler.

Geçen günlerde havaalanında tesadüfen konuştuğum bir fon yöneticisi bana kamusal sermayeli bankaların, emir-komuta ile faiz indirimlerine ve/veya kredi tahsislerine yönelmesinin, halka açık ve özel hukuk hükmüne tabi olan bu bankaların hisse senetlerini satın alan ve ellerinde bulunduranların hak ve çıkarlarına zarar verebileceğini belirterek yakındı.”

“SORUNLU BİR DURUM” 

“Gerçekten de, iktidarın, ilgili bakanların, ikide bir medyaya çıkarak, kamusal sermayeli bankalara örneğin, konut kredilerini arttırmaları ve/veya faizlerini düşürmeleri yolunda talimat veren, yönlendiren ve müdahale anlamına gelen konuşmalar yapmaları, son derecede sorunlu bir durum hukuk karşısında.

Öncelikle kamusal sermayeli bankaların, iktidar talimatı ile toplu faiz ve/veya kredi politikaları belirlemeleri ve uygulamaları rekabet hukukuna açıkça aykırıdır.

Bununla beraber, halka açık olan kamusal sermayeli bankaların iktidar talimatı ile zararına ve/veya maliyetlerinin altında, ya da karlarını düşürmek suretiyle, ortak kredi ve faiz politikası belirlemeleri, tasarruf sahiplerinin yani küçük hissedarların mağduriyetine, kar payının kaybolmasına veya düşmesine neden olabileceği için de sakıncalıdır.

Yarın, yurt içi veya yurt dışından bu bankaların hisse senetlerine yatırım yapan, birikimlerini yatıran özel veya tüzel kişi ya da kişiler ve tasarruf sahipleri, bankaların karlılığını olumsuz etkileyerek, haksız rekabete yol açabilecek bu tür iş ve işlemler neticesinde, haklarını aramaya, zarar/ziyan ve tazminat davaları açmaya kalkarlarsa, çok ciddi sonuçlar doğabilir.

Orta yerde görev zararı kararnamesi bile olmadan, hem kamusal sermayeli hem de halka açık bankalara, zararına ve/veya maliyetin altında ya da karını düşürmek suretiyle işlem yapmaya yönelik talimatları verenlerin de, bunu emir kabul ederek yerine getiren banka yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerinin de mali ve cezai açıdan sorumlu duruma düşme ve sorumlu tutulma olasılığı yüksektir.”

“DİKKAT GÖSTERİLMESİNDE YARAR VAR” 

“BDDK, SPK ve Rekabet Kurulu’nun daha fazla gecikmeden bu hususa karşı tedbir almaları, düzenlemeler yapmaları hem kamusal sermayeli bankalarımızın, hem de özel tasarruf sahibi ve hissedarlarının yararına olur.

Hele yüzde 25 oranındaki hisseleri, iç ve dış, özel ve tüzel tasarruf sahipleri ve yatırımcıların elinde olan bankalarda, bu yapılırsa risk ve sorumluluk daha da büyür.

Bizden uyarması. Bankacılık sektörümüzün sağlam ve sorunsuz olması, hem ekonomi, hem de tasarruf sahibi tüm yurttaşlarımız için hayati öneme haizdir.

İktidarın da, banka yöneticilerinin de bu hususa azami dikkat ve özeni göstermelerinde büyük yarar var. Emir-komuta ile hisseleri borsada işlem gören-halka açık kamusal sermayeli bankalara, toplu olarak faiz indirimleri yaptırmak da, ekonomiyi yönetmek de doğru değildir.”