Bakan Faruk Özlü, otomobilden sonra petrokimya ve ilaç sanayine de özel destek verileceğini açıkladı.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, ithal edilen bazı sanayi ürünlerinin Türkiye’de üretilmesini öngören 1000 KOBİ 1000 Ürün Projesi’nin detaylarını Dünya’ya anlattı. Bu kapsamda ‘Yerlileştirme’ programı başlattıklarını belirten Özlü, yaptıkları analizde 135 milyar doları bulan sanayi ürünleri ithalatının 102-105 milyar dolarlık kısmının Türkiye’de üretilebileceğinin ortaya çıktığını söyledi. Yerli otomobili yapacak konsorsiyumda görev dağılımının henüz belirlenmediğini belirten Özlü, yaptıkları başka bir analizde yerlileştirmede otomobilden sonra petrokimya ve ilaç sanayinin öne çıktığını kaydetti. Özlü, petrokimya alanında kurulacak Mega Endüstri Bölgeleri’nde ise hukuki süreçte sona yaklaşıldığını vurguladı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Bakan Faruk Özlü, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.

Bir süre önce kısmen duyurusunu yaptığınız 1000 KOBİ 1000 Ürün programında somut ilerleme sağlandı mı?

Bugün gelinen noktada KOSGEB, yılda 1.1 milyar liranın üzerinde destek veriyor ama her alanı destekliyor. Biz bundan sonraki aşamada imalat sanayimizi güçlendirelim, desteklerin önemli kısmını ağırlıklı olarak bu alana yönlendirelim istiyoruz. Bunu yönlendirirken de neyi kriter alacağımızı belirlemek istedik ve Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği kalemlerden başlamayı düşündük. Yaptığımız ilk araştırmada 978 ürün tespit ettik. Bu ürünlerin ithalatımızda ciddi payı var. Yani artık KOSGEB desteklerinin bir kısmını, ithal edilen ancak iç piyasada üretilebilen, teknoloji içeren ürünlere yönlendireceğiz. Esnek üretim yapıları, çabuk karar alma mekanizmalarına sahip oldukları için bu işi KOBİ’lere yaptırmak istiyoruz. Onlara hangi alanlarda iş yaparlarsa önlerinin açık olacağını göstermeyi öngörüyoruz.

İthal edilen her ürün için destek verilmeyecek herhalde?

Bu aşamada KOSGEB, yerlileştirilmesinde fayda görülen ürünlerin listesini çıkarıyor. Buradaki temel unsur, yerlileştirme maliyeti. Öncelikle en kolay yerlileştirilebilecek ürünler belirlenecek. Yoksa maliyeti çok yüksek, süreci çok uzun, altyapımızın yetersiz olduğu bir ürün listeye dahil olmayacak. Ekonomiye kısa sürede dahil edebileceğimiz sektörleri belirleyip, bunlara ilişkin bir defaya mahsus destek vermeyi planlıyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu’na bir sunum yaptık.

Şu ana kadar tespit edebildiğiniz önemli ürünler var mı?

Örneğin petrokimya ürünü olan ve plastik hammaddesi olarak kullanılan, nafta türevlerinden polipropilen adlı bir ürün var. Yaklaşık 2.5 milyar dolarlık ithalatımız söz konusu. Bunun Türkiye’de üretilebilmesi çok önemli ama ilk yatırım maliyeti çok yüksek. Bunu bir büyük yatırımcının devlet desteğiyle veya kamu özel işbirliğiyle kurulması gerekiyor. “Ben varım” diyen sanayicilerle görüşme yaptık. Yerlileştirme Türkiye’nin küresel pazara entegrasyonu çerçevesinde olacak, yani sadece kendimiz için değil, dünya için üreteceğiz. Ancak bu söylediklerimden, “sınırları kapattık, artık her şeyi yerli yapıyoruz” diye bir şey anlaşılmasın, biz yapılma kabiliyeti olan üretimi fizibıl ürünleri üretebilecek KOBİ’leri destekleyerek masraflarını bir defaya mahsus karşılayacağız. Ben şahsi olarak hibeye karşıyım. Tabi burada Bakanlar Kurulu ve KOSGEB Yönetim Kurulu’nun kararı geçerli olacak. Bence hibe yerine uygun koşullarda kredi vermek daha önemli. Çünkü insanlar geri ödeyecekleri kaynakları daha iyi değerlendirirler.

Yerlileştirme çalışmalarıyla toplam ithalatın ne kadarını burada üretebiliriz ve yöntemi biraz açar mısınız?

Bizim hesaplamalarımıza göre 134 milyar dolarlık sanayi ürünü ithalatının 102-105 milyar dolarlık kısmını burada yerlileştirerek üretebiliriz. Bunu yaparken, kalem kalem gideceğiz, firmalarla ürünleri eşleştireceğiz. Aksi takdirde bu konuda çok çalışma yapılmış ama bu eşleştirme olmadığı için çok ileri gidilememiş. Gemilere sintine pompası yapılacak ve bunu üretebilecek 3-4 firma var. Bunlardan hangisinin seçileceğine ilişkin kriterler var, ürünler için belirlediğimiz kriterlerle, üretebilecek firmalar için seçtiğimiz kriterleri karşılaştırarak eşleştirme yapacağız. Ancak bunu yaparken, pazar kısmını düşünüyoruz, yani bunu satın alacak firmaları da tespit ediyoruz. Örneğin, ASELSAN, TAI gibi büyük üreticilerin taşeronu olabilecek firmaların yer aldığı mekanizma kurmaya çalışıyoruz. Kısacası yerlileştireceğimiz ürünlerin tamamının iç pazarda karşılığı olacak.

Siz bununla uğraşıyorsunuz ama mevzuatta yer almasına rağmen, yerli ürünlere fiyat avantajı bir türlü uygulanamıyor?

Bununla ilgili Bakanlık olarak bir liste yayınlıyoruz. Ancak bir çok insan bu listenin farkında bile değil, hatta yüzde 15’lik fiyat avantajını bile bilmeyenler var. Biz bu çalışmada ürün bazında gidiyoruz. Bakanlar Kurulu’na; bir Başbakan Yardımcısı koordinasyonunda, bizim bakanlığımız, Ekonomi Bakanı, Kalkınma Bakanı ve Maliye Bakanı’ndan oluşan Yerlileştirme Kurulu oluşturulmasını önerdik. Bunun vergi, yatırım, gümrük gibi çeşitli düzenlemelere ihtiyaç var ve bir bakanlık tek başına bunu yapamaz.

Reel sektörde beklenti yaratan Üretim Reformu Paketi’nde hangi aşamadayız?

Yasa Temmuz ayında çıktı ve Ağustos ayından itibaren hemen uygulamaya başladık. Bir çok harcı kaldırdık, emlak vergisi alınmıyor, sanayicilerden TRT payı alınmıyor. Bu konuda bütün OSB’lere ve belediyelere yazı yazdık. OSB’lerin tüm projelerinin desteklenmesi öngörülüyor ve şu ana kadar çok sayıda proje geldi. OSB’lerde teknik kolej kurulması desteklenecek, 5 ilimizde Milli Eğitim Bakanlığı için yapılmış okullar, OSB’lere devredilecek. Şehir dışına taşınma kapsamına 10 ilde 11 sanayi tesisi giriyor. Bunların da taşınma süreci başladı.

Bazı OSB’lerde emsal değerin yükseltilmesi talepleri var. Bu konuda çalışma yapılıyor mu?

Bunu isteyenlerin büyük çoğunluğu kooperatiften OSB’ye dönüşenler. Bunlar OSB mantığı ile kurulmamış. Örneğin, İkitelli OSB 20 kooperatifin birleşimiyle kurulmuş, ıslah da olmamış. Burada yer darlığı var. Bu talebi değerlendiriyoruz ancak çok ilerleme kaydedemedik. Çünkü bu talep başka mahsurları da beraberinde getiriyor. Binaların altının da üretimde kullanılması talep ediliyor ama üretim olan bir yerde yangın vs. gibi sıkıntılı durumlarda güvenli olmayabilir. Zaten yeni kurulan OSB’ler planlı yapıldığı için böyle bir şeye ihtiyaç olmuyor.

Başbakan Binali Yıldırım’ın grup toplantısında dile getirdiği hibe desteğini de içeren Teknoloji Destek Programı nasıl işleyecek?

KOSGEB tarafından başlatılan henüz çok yeni bir destek programı. Burada hazırlanacak projelerin yüzde 70’ine kadar, mikro ölçekli KOBİ’lere hibe desteği sağlanacak. Destekte temel kriter ise teknoloji ağırlıklı üretim olacak. – Yerli otomobilde ilk aşama tamamlandı, bundan sonra ne olacak? Firmaların görev dağılımı belli olduğuna yönelik haberler var…. Henüz bir görev dağılımı yok, adı üstünde Ortak Girişim Grubu, burada herkesin söz hakkı var. Otomobilin bütün hakları bu firmalarda olacak, yani bu aşamada sen motoru, sen şasiyi yap, sen pazarla diye bir şey demiyoruz. Öncelikli olarak bu şirketin sermayesi belirlenecek, ardından herkes gücüne göre şirkete ortak olacak. Yılbaşına kadar teknik mali analiz tamamlanacak. Hangi teknolojinin kullanılacağı, toplam bütçenin ne kadar olacağı ve devlet desteğinin nasıl olacağı belirlenecek.

4 yıl olarak öngörülen süre kısalabilir mi?

Otomotiv sektöründe tasarım ile üretim aşaması 36 ile 60 ay arasındadır. Biz de ikisinin ortası olan 48 ay belirledik. Zaten firmalar 4 yılda bir model değiştirir. Yani bir kere otomobil üretmeyle bu iş bitmeyecek. 5 firmanın bir araya gelmesi de çok uygun oldu. Tek bir firmaya verilse sıkıntı çıkabilirdi, şimdi bir tanesinde sorun olsa, diğerleri rahatlıkla devam edebilir, yani riskleri de paylaşıyorlar.

AR-GE ile ilgili yasal düzenleme genel kurul aşamasında

Sürekli şikayet edilen Ar-Ge desteklerinin dağınıklığının giderilmesi için yapılması planlanan çalışmalardan bahseder misiniz?

Ar-Ge ve teknoloji içeren projeleri yürütmek uzmanlık işidir. Türkiye’de her bakanlıkta bir uzmanlık birikimi yok. Biz bütün Ar-Ge ve teknoloji projelerinin yönetimini tek merkezde toplayalım diyoruz. Ülkemizin insan gücü sınırsız değil, bütçemiz de sınırlı. Türkiye’de yanlış bir inanış var. ABD’ye gidip yüksek lisans ve doktora yapanlar hep oranın sistemini örnek verirler. ABD’de olan unsurların burada olmadığından şikayetçi olurlar. Oysa ABD’de her bakanlığın bizdeki TÜBİTAK’a karşılık gelen kurumları var. Devasa bütçelerle Ar-Ge harcaması yapıyorlar. Üstelik dünyanın her tarafından insanlar oraya gidip çalışmak istiyor. Biz 2002 yılında 29 bin olan araştırmacı sayımızı bugün 122 bine çıkardık, normalde çok büyük bir artış ama bunu yeterli bulmuyoruz. Şimdi KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla verdiğimiz desteklerin etki analizine başladık. Bunların sektörleri nasıl etkilediği, hangi alanda kaç girişimci oluştuğunu inceleyeceğiz. Ar-Ge ile ilgili yasal düzenleme genel kurul aşamasında bekliyor ve bütçenin hemen ardından çıkarmayı öngörüyoruz. Toplamda Ar-Ge merkezi sayısını 1000’e çıkarmaya düşünüyoruz.

“Mega endüstri bölgeleri kuracağız”

Bu konuda çok çaba harcanmasına rağmen, yüksek teknolojili ürün ihracatında çok ileri noktalara gidemiyoruz…

Bakın, yerlileştirme, aynı zamanda sanayimizin derinleştirilmesine yol açar. Sanayi ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı çok yüksek ama ileri teknolojili ürünlerin payı yüzde 4 civarında. Biz bunu yüzde 15’e çıkarmak için çalışma yaptık. Hangi alanlara ağırlık vermek gerektiğini belirledik. İster ithal ikamesi, ister istihdam, ister yüksek katma değer projeksiyonu yapın, önümüze kimya sanayi ve ilaç sanayi çıkıyor. Bunlar Türkiye’nin en büyük açık verdiği sektörler. Kimya sanayi içinde sadece petrokimyada 11 milyar dolarlık açığımız var. Analizlere göre PETKİM ölçeğinde 4 tane tesis kurulsa, iç pazarın ihtiyacı karşılanacak. Dünyada petrokimya sanayinde kümelenmeye dayalı çok güzel yatırım örnekleri var. En güzeli de Singapur’da.

Rafinerinin yanında, haşere ilacından, vernik ve boyaya kadar, türevlerini işleyen fabrikalar kurulmuş. O yüzden petrokimya ağırlıklı Mega Endüstri Bölgeleri kurmak istiyoruz. Bunların özellikle limanlara entegre olması gerekiyor. Yani İç Anadolu Bölgesi’nde olmaz. Danışmanlık hizmeti aldığımız fi rma, Çanakkale-Bandırma arası, Kuzey Ege’de Çandarlı’nın arka bölgesi ve bir de Ceyhan’ın önerdi. Buralardaki kamulaştırmayla ilgili tüm hukuki sorunları çözdükten sonra işleme başlayacağız. Filyos Endüstri Bölgesi, tamamen bizim oldu artık ve buraya yatırımcı bakıyoruz. Trabzon’da da Gürcistan ve Rusya’ya kadar hitap edebilecek bir bölge kuracağız. Toprak sorunu olduğu için de denizi doldurarak bu yatırımı gerçekleştireceğiz. Türkiye’nin endüstri bölgeleri çok ihtiyacı var. Bir sıçrama yapması için de daha büyük ölçekli ekonomik faaliyetlerin icra edildiği alanlara ihtiyaç var.

Hüseyin Gökçe/Dünya